HAYVANCILIK SEKTÖRÜNE ULUSAL BAKIŞ
- Dr. Vet Hek. H. Yalçın KÖKSAL
- 25 Şub 2022
- 3 dakikada okunur
Ülkemizde yıllardır süregelen, programsızlık bu gün artık tüm sektörlerde olduğu gibi hayvancılık sektörünü̈ de içinden çıkılamaz bir noktaya taşımıştır. Beslenme konusunda kendisine yeter seviyelerde olduğu kabul edilen Ülkemiz, özellikle son 20 yıldır uygulanan dışa bağımlı politikalar nedeni ile büyük oranda geriye gitmiş ve bugün pek çok ürün dışarıdan ithal edilir hale gelmiştir. Buna benzer olarak hayvancılık genelinde, damızlıktan başlayarak, sperma, yem katkı maddeleri, yem hammaddeleri, ilaç ve ilaç hammaddeleri büyük oranlarda dışarıdan temin edilmek mecburiyeti ile karşı karşıya bırakılmıştır. Bunlar yetmezmiş gibi her işte olduğu gibi işin kolaycılığına kaçılarak, ırk ıslahı ve geliştirilmesi ile ilgili yatırımlara öncelik vermek için çalışılacağına hala yurt dışından hayvan ithalatı yapmak için uğraşılması son derece ibret vericidir.
Mazileri, Cumhuriyetimizin ilk yıllarına dayanan ve kuruluş amaçları, bölgesel hayvancılığı geliştirmek, bölge insanına yetiştiricilikte örnek teşkil etmek ve ülke koşullarına uygun ırkları elde edip üretim ve istihdamı yönlendirip artırmak olan tarım İşletmeleri, ilerleyen yıllarda kuruluş amaçlarından uzaklaştırılmış, siyasi iktidarların arpalığı haline getirilmiş, oy avcılığı uğruna, kalifiye eleman istihdam etmek yerine yandaşlarına peşkeş çekilmiş, adeta üretim dışı ticari bir işletme haline getirilmeye çalışılmış ve de bu yapılırken de son derce kötü yönetilerek hantal, üretkenlikten uzak ve ekonomi sırtında taşınamaz bir kambur haline getirilmişlerdir.
Daha sonrada tüm bunlara sebebiyet veren siyasi erk, özelleştirme adı altında hesap kitap yapmadan bu kuruluşlardan kurtulmaya çalışarak bu işletmeleri yok pahasına elden çıkartmışlar ve güya kendi akıllarınca bu yüklerden kurtulduklarını sanmışlardır.
Bunlar olurken, o tesislerin yerine konmasının bir daha mümkün olamayacağı, işsizlik ve göçleri tetikleyeceği hiç hesap edilmemiş, sadece arsa olarak dahi çok kıymetli olan işletmeler özel sektöre devredilmiş, bu devir yapılırken işletmelerin kuruluş amaçlarına uygun olarak kullanılması dahi koşula bağlanmamıştır.
Bunun en çarpıcı örneği Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü ve aynı alan içerisinde olan Ankara Et Kombinasının yerinde bugün alış veriş merkezlerinin yükselişidir. Bu sayede bilerek veya bilinçsizce halk sağlığı ile oynanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara halkı kontrolsüz ve kaçak et tüketme zorunda bırakılmışlardır. Et ve Balık Kurumlarının dışında Süt Endüstrisi Kurumuna bağlı işletmeler ile Şeker şirketlerinin de heba edilişleri maalesef tüm ilgililerin gözleri önünde gerçekleştirilmiştir.
Hiç kimse bu sektörün içindeki milyonlarca hayvan yetiştiricisinin, şeker pancarı üreticisinin ne olacağını düşünmemiş ve hatta vicdan muhasebesi dahi yapmamıştır.
ABD ve AB Ülkelerinin ülkemiz insanı üzerinde oynadığı oyun ortada iken, dışarıdan alınacak bir miktar krediyi tehlikeye atmamak uğruna ülke insanlarımızın geleceği ipotek altına alınarak işsizlik ve göç önü alınamaz boyutlara ulaştırılmıştır. Bugün büyük metropollerimizde yaşanan göçün ve olumsuz neticelerinin altındaki gerçeklerin başında insanlarımızın kendi bölgelerindeki iş olanaklarının ellerinden alınması yatar. Tüm bu gerçeklere kafa yorup, çare bulmak zorunda olan mercilerin İstanbul’a girişi vizeye bağlamak gibi insan onur ve hakları ile taban tabana zıt bir fikir beyan etmeleri ise gerçekten son derece acıdır.
Ülkemizin geleceği her alanda olduğu gibi, ilgilisi olduğumuz hayvancılık alanında da derhal ulusal çıkarlarımız doğrultusunda tedbirler almaktan geçer. Tüm dünya ülkeleri teşhis ve tedavi laboratuvarlarını geliştirme yarışına girmişken bizim elimizdeki laboratuvarları dahi kapatma yoluna gitmemiz, hayvan ve dolayısı ile insan sağlığı açısından bir kabustur.
Bu açmazlardan kurtulmanın yolu yeniden yapılanmadan geçer. Bu yapılanmanın birinci koşulu ülke kaynaklarının iyi tespit edilerek, bu kaynaklara sahip çıkılmasıdır. Ar-Ge çalışmalarına yeterince önem verilerek, 7 coğrafi bölgemizin her birisinin ayrı ayrı kendi içerisinde iklim ve tabiat koşulları değerlendirilerek bölgeye en uygun ırk ıslahlarına acilen girişilmesi, suni tohumlama laboratuvar ve istasyonlarının geliştirilmesi, sektörde istihdam edilecek personelin eğitimine öncelik verilmesi, bunların yanı sıra sektörün lokomotifi durumunda olan ve gerçek amacına yönelik çalıştırıldığında önemli bir istihdam kaynağı olan işletmelerin tekrar canlandırılarak sektöre kazandırılmaları önemlidir.
Bununla beraber koruyucu hekimliğe önem verilmesi, gerekli ekipman ve laboratuvarların çalıştırılması, tedavi hekimliğine yapılan harcamaları asgariye çekebileceği gibi aynı zamanda hammadde açısından dışa bağımlı olan ilaç sektörünün döviz harcamaları konusunda da tasarruf sağlayacaktır. Yıllardır yurt dışından ithal edilerek ülke koşullarına uydurulmasına çalışılan canlı hayvan ithalatı yolu ile bir yerlere varılamadığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Üretici bilinçlendirilmeli, kooperatif çalışmalarına hız verilmeli, ancak bu noktada kooperatiflerin iyi denetlenerek amacı doğrultusunda çalışmalarına yön verilmelidir.
Tarım Bakanlığının yeniden organizasyonunda Hayvan Bakanlığı ayrı olarak ihdas edilmeli, bunun neticesi olarak 1985 yılında dağıtılan Veteriner teşkilatlarının da acilen yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Halen uygulanmakta olan her köye bir hekim gibi alt yapısı oluşturulmamış, görevlendirilen kişilerden sadece yönlendirici niteliğinde hizmet beklenen ve hekimlik yetkilerinin dahi kullandırılamadığı uygulamalardan netice alınmasını beklemek, en iyimser düşünce ile kendimizi aldatmadan öteye gitmeyecek çalışmalardır.
Programlama çalışmaları yapılırken hesapların günü kurtarmak için değil, geleceği garanti altına alacak tarzda etraflı ve gerek ülke şartlarını ve gerekse dünya gerçeklerini ve gelişen teknolojiyi göz ardı etmeden reel verilere dayandırılması gerekmektedir.
Emeğinize ve kaleminize sağlık!